AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

Forum'u bir süreliğine veya tamamen kapattım.
Görüşmek üzere!
Daha çok detay için,lütfen bu forumun yöneticisini arayın.
Forum'u bir süreliğine veya tamamen kapattım.
Görüşmek üzere!
Daha çok detay için,lütfen bu forumun yöneticisini arayın.


 
Son Konular
Konu
Tarih
Yazan
FZ Style
50 Adet Style
2 Adet Güzel Texture(:
Güzel Textureler
Texture serisi 2 :)
Oracle'dan 3000$ odullu yarisma!!!
Çok hoş Textureler. =)
Base ->>> Texture
Hoş Textureler (:
''Çok Güzel İşinize Yarayacak Textureler''
C.tesi Ara. 20, 2014 11:53 am
C.tesi Ara. 20, 2014 11:48 am
Cuma Tem. 25, 2014 3:24 pm
Cuma Tem. 25, 2014 3:24 pm
Cuma Tem. 25, 2014 3:23 pm
Cuma Mart 22, 2013 9:35 pm
Paz Mart 10, 2013 8:39 am
Salı Mart 05, 2013 9:34 am
Salı Mart 05, 2013 9:33 am
Salı Mart 05, 2013 9:09 am











•Şu an ''hikayeler arşiv'' konusunu incelemektesiniz.


Volfurem Forum'daki "hikayeler arşiv" konusunu beğendin mi ? Paylaş.

FacebookTwitterEmailWindows LiveTechnoratiDeliciousDiggStumbleponMyspaceLikedin

• Reklam Alanımız:
Paylaş|

hikayeler arşiv

Önceki başlık Sonraki başlık Aşağa gitmek
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4
YazarMesaj
Salvador
Eski Yetkili!
Eski Yetkili!
Salvador
Web Tasarımcısı
Puan : 2515
Uyarı : Uyarı Yok
Mesaj Sayısı : 1967
Rep Puanı : 18
Kayıt tarihi : 07/01/11

hikayeler arşiv - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: hikayeler arşiv hikayeler arşiv - Sayfa 4 EmptyCuma Ocak 27, 2012 5:00 pm

Konunun ilk mesajı :

parmaklık yok

birgün iki deli kaçmaya karar verir. bir deli sen git.parmaklıklara bak.bakalım eğer aşağıdaysa üstten kaçarız yukarıdaysa alttan. der ve deli bakar. bir süre sonra gelir ve derki malesef dostum kaçamıycaz. diğeri neden diye sorar. diğeri çünkü parmaklık yok.


En son Salvador tarafından Cuma Ocak 27, 2012 5:01 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
http://mt2forum.com

YazarMesaj
Salvador
Eski Yetkili!
Eski Yetkili!
Salvador
Web Tasarımcısı
Puan : 2515
Uyarı : Uyarı Yok
Mesaj Sayısı : 1967
Rep Puanı : 18
Kayıt tarihi : 07/01/11

hikayeler arşiv - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: hikayeler arşiv hikayeler arşiv - Sayfa 4 EmptyCuma Ocak 27, 2012 5:36 pm

Taze

Kumkapı'da bir balıkçı bağırıyormuş:

"Canlı balık, canlı balık!"

Oldukça yaşlı bir kadıncağız, balıkçıya yaklaşıp sormuş:

"Evladım balıklar taze mi?"

"Canlı balık, canlı!"

Yaşlı kadın yeniden:

"Evladım balıklar taze mi?"

Balıkçı dayanamamış:

"Teyze, canlı diyoruz ya işte!"

"A evladım, ben de canlıyım ama taze miyim?"
http://mt2forum.com
Salvador
Eski Yetkili!
Eski Yetkili!
Salvador
Web Tasarımcısı
Puan : 2515
Uyarı : Uyarı Yok
Mesaj Sayısı : 1967
Rep Puanı : 18
Kayıt tarihi : 07/01/11

hikayeler arşiv - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: hikayeler arşiv hikayeler arşiv - Sayfa 4 EmptyCuma Ocak 27, 2012 5:36 pm

Sigara

Temel'le bir adam parkta oturuyormuş. Temel de sigara içiyormuş. Adam dumandan rahatsız olmuş. Dönmüş Temel'e ve sormuş:

"Kaç yıldır sigara içiyorsun?"

Temel cevap vermiş:

"30 yıl."

Adam başlamış nasihata:

"Bak 30 yılda sigaraya verdiğin parayı biriktirsen şu karşıdaki lüks villa ve önünde duran son model araba senin olabilirdi."

Temel dönmüş ve sormuş:

"Sen sigara içiy musun?"

Adam cevaplamış:

"Ben hiç sigara içmedim."

Temel tekrar sormuş:

"Peçi şu villa ve lüks araba senin mu?"

"Hayır!"

Temel eklemiş:

"Fazla konuşma o zaman. Onlar penum."


http://mt2forum.com
Salvador
Eski Yetkili!
Eski Yetkili!
Salvador
Web Tasarımcısı
Puan : 2515
Uyarı : Uyarı Yok
Mesaj Sayısı : 1967
Rep Puanı : 18
Kayıt tarihi : 07/01/11

hikayeler arşiv - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: hikayeler arşiv hikayeler arşiv - Sayfa 4 EmptyCuma Ocak 27, 2012 5:37 pm

Cehennem

Cemal askere gidiyor diye annesi ağlıyormuş. Temel:

"Ne ağlıyorsun,geri hatta kalırsa bi mesele yok, cepheye giderse iki ihtimal var, ya yaralanır, ya yaralanmaz. Yaralanırsa ya iyileşir, ya iyileşmez. İyileşirse iyi, cepheye tekrar göndermezler. Ölürse ya cennete gider, ya cehenneme gider. Cennete giderse iyi cehenneme giderse öyle bir evlat için ağlamaya değmez."

http://mt2forum.com
Salvador
Eski Yetkili!
Eski Yetkili!
Salvador
Web Tasarımcısı
Puan : 2515
Uyarı : Uyarı Yok
Mesaj Sayısı : 1967
Rep Puanı : 18
Kayıt tarihi : 07/01/11

hikayeler arşiv - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: hikayeler arşiv hikayeler arşiv - Sayfa 4 EmptyCuma Ocak 27, 2012 5:37 pm

Para Nerede?

Mafya babası haraçlarını toplaması için yeni bir tetikçi buldu. Seçtiği adam sağır ve dilsizdi. Çünkü baba, bu tetikçi yakalanırsa polise fazla bir şey anlatması mümkün olamaz, diye düşünüyordu. Baba, bir gün ödemelerin geciktiğini fark etti ve tetikçiyi odasına aldırttı, bir de işaret dilini bilen tercüman buldular. Tercüman işaretle sordu:

"Para nerede?"

Sağır dilsiz işaretle yanıt verdi:

"Ne parası? Benim paradan maradan haberim yok. Neden bahsettiğinizi anlamıyorum."

Tercüman tercüme etti:

"Neden bahsettiğinizi anlamıyormuş."

Baba 38'liği koltuk altından çekip sağır dilsizin kafasına dayadı:

"Şimdi sor bakalım, para nerede."

Tercüman işaretle sordu:

"Para nerede?"

Sağır-dilsiz kan ter içinde, işaretle yanıt verdi:

"Şehir merkezindeki parkta, büyük heykelin olduğu kapıdan girince soldan 3. ağacın kovuğunda iki yüz bin dolar var."

"Ne söyledi?" dedi Baba.

Tercüman yanıtladı:

"Dedi ki, hâlâ neden bahsettiğinizi anlamıyormuş, ayrıca o tetiği çekmek de biraz sıkarmış."


http://mt2forum.com
Salvador
Eski Yetkili!
Eski Yetkili!
Salvador
Web Tasarımcısı
Puan : 2515
Uyarı : Uyarı Yok
Mesaj Sayısı : 1967
Rep Puanı : 18
Kayıt tarihi : 07/01/11

hikayeler arşiv - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: hikayeler arşiv hikayeler arşiv - Sayfa 4 EmptyCuma Ocak 27, 2012 5:37 pm

Telefon

Ev telefonu hayli yüksek gelince, ev halkı toplanmış:
Baba:

"Yahu bu korkunç bir fatura. Ben bu telefonu asla kullanmıyorum, hep çalıştığım şirketteki telefonu kullanıyorum. Nasıl oluyor?"

Anne:

"Aynen ben de... Akşama kadar çalıştığım bankada elimin altında telefon. Ne yapayım bunu."

Oğlan:

"Vallahi ben de Şirketimin bana verdiği cep telefonu ile bütün görüşmelerimi yapıyorum."

Kız:

"E benim de şirket hattım var. Ev telefonunu hiç kullanmam ki."

Herkes aniden evdeki hizmetçiye döner ve cevap arar gözle bakarlar.

Hizmetçi:

"Eee... Problem ne o zaman? Sanırım hepimiz iş telefonlarını kullanıyoruz"

İyi Kötü Güzel Çirkin Yeter Ki Neymiş?
http://mt2forum.com
Salvador
Eski Yetkili!
Eski Yetkili!
Salvador
Web Tasarımcısı
Puan : 2515
Uyarı : Uyarı Yok
Mesaj Sayısı : 1967
Rep Puanı : 18
Kayıt tarihi : 07/01/11

hikayeler arşiv - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: hikayeler arşiv hikayeler arşiv - Sayfa 4 EmptyCuma Ocak 27, 2012 5:37 pm

Ünlü Sünnetçi

Bir Alman bir İngiliz ve bir Türk bir trenin aynı kompartımanında yolculuk ediyorlarmış bu sırada İngiliz sıcaktan bunaldığını söyleyip camı açmış ve içeriye bir sinek girmiş İngiliz cebinden kılıcını çıkarıp sineğe vurmuş ve sinek ortadan ikiye ayrılmış İngiliz övünerek cebinden kartını çıkarmış kartta İngiltere'nin en ünlü kılıç kullanan insanı yazıyormuş.
Alman'da aynı bahane ile camı açmış ve içeriye bir sinek daha girmiş Alman'da cebinden çıkardığı tabancası ile sineğe ateş etmiş sinek paramparça olmuş Alman'da övünerek cebinden kartını çıkarmış kartta Almanya'nın en ünlü silahşörü yazıyormuş.
Bizim Türk de camı açmış ve içeriye bir sinek daha girmiş bizimki cebinden bıçağını çıkardığı gibi sineğe vurmuş ama sineğe bir şey olmamış İngiliz ve Alman içlerinden gülerlerken bizimkide övünerek cebinden kartını çıkarmış kartta
Türkiye'nin en ünlü sünnetçisi yazıyormuş...

http://mt2forum.com
Salvador
Eski Yetkili!
Eski Yetkili!
Salvador
Web Tasarımcısı
Puan : 2515
Uyarı : Uyarı Yok
Mesaj Sayısı : 1967
Rep Puanı : 18
Kayıt tarihi : 07/01/11

hikayeler arşiv - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: hikayeler arşiv hikayeler arşiv - Sayfa 4 EmptyCuma Ocak 27, 2012 5:38 pm

Metres

Bir doktor, bir avukat ve bir matematikçi bir metres ya da bir eş edinmenin iyi ve kötü yanlarını tartışmaktadırlar. Avukat der ki:"Bir metres, kesinlikle daha iyidir. Eğer bir karınız varsa ve boşanmak isterse, bir sürü yasal problem çıkar." Doktor der ki: "Bir karınızın olması daha iyidir, çünkü eş bir tür güven duygusu verir ve stress düzeyinizi düşürür, bu da sağlığınız için yararlıdır." Matematikçi ise der ki; "İkiniz de yanılıyorsunuz. Hem metresiniz hem de karınız olmalı ki, karınız metresinizle ve metresiniz karınızla olduğunuzu düşündüğünde siz rahat rahat matematik çalışıyor olabilesiniz."
http://mt2forum.com
Salvador
Eski Yetkili!
Eski Yetkili!
Salvador
Web Tasarımcısı
Puan : 2515
Uyarı : Uyarı Yok
Mesaj Sayısı : 1967
Rep Puanı : 18
Kayıt tarihi : 07/01/11

hikayeler arşiv - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: hikayeler arşiv hikayeler arşiv - Sayfa 4 EmptyCuma Ocak 27, 2012 5:38 pm

Aslan

Bir gün aslan ile boga bara gitmisler bir iki tek attiktan sonra aslan
müsade istemis. Boga bununla dalga geçmis:
- Koskoca aslansin. Ormanlar kralisin. Saat daha sekiz. Hiç yakisir mi sana
kilibiklik...
Aslan kükremis :
- Eee beni evde bir aslan bekliyor, seninki gibi bir inek degil...
http://mt2forum.com
Salvador
Eski Yetkili!
Eski Yetkili!
Salvador
Web Tasarımcısı
Puan : 2515
Uyarı : Uyarı Yok
Mesaj Sayısı : 1967
Rep Puanı : 18
Kayıt tarihi : 07/01/11

hikayeler arşiv - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: hikayeler arşiv hikayeler arşiv - Sayfa 4 EmptyCuma Ocak 27, 2012 5:38 pm

Papa

Amerika'ya gezmeye giden Papa, otelde sıkılmış ve şoföründen anahtarı alıp, limuziniyle dolaşmaya başlamış. Bir ara kırmızı ışıkta geçince polis durdurmuş. Memur bir bakmış ki arabayı Papa kullanıyor. Yüzü bembeyaz olmuş. Hemen telsizden âmirini aramış:

"Âmirim çok mühim birisini durdurdum, ne yapayım?"

"Başkan yardımcısı mı?"

"Hayır."

"Başkan mı?"

"Daha mühim efendim çok daha mühim."

"Daha mühim kim var yahu, Papa yı mı durdurdun artık?"

"Valla âmirim, kim olduğunu bilmiyorum ama, şoförlüğünü Papa yapıyor."

http://mt2forum.com
discoley.*
Eski Yetkili!
Eski Yetkili!
avatar
Renk Bağımlısı
Puan : 905
Uyarı : Uyarı Yok
Mesaj Sayısı : 797
Rep Puanı : 16
Kayıt tarihi : 18/05/10

hikayeler arşiv - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: hikayeler arşiv hikayeler arşiv - Sayfa 4 EmptyCuma Ocak 27, 2012 5:39 pm

Adak
Padişahlar meclisinin kandili Sultan Mahmut Gazne'den kalkıp Hintlilerle savaşa gitmişti.

Hintlilerin pek kalabalık olan ordularını görünce canı sı­kıldı, şaşırdı. O adil sultan bir adakta bulundu; "eğer" dedi, "Bu orduyu yenebilirsem, elde edeceğim bütün ganimetleri yoksullara dağıtayım." Nihayet savaş bitti. Sultan Mahmut galip gelmiş, sayısız ganimetler elde edilmişti. O kara yüzlü düşman bozulup dağılmış, ardına da bir parçasına bile kimse­nin değer biçemeyeceği ganimetler bırakmıştı.

Sultan, hemen adamlarından birini çağırıp dedi ki:

- Bu ganimetleri yoksullara dağıt. Çünkü savaştan Önce Allah'a adakta bulunmuştum. Şimdi bu adağımı yerine getirmem la­zım."

Herkes itiraz etti,

- Bunca mal, bunca altın değer bilmez bir avuç yoksula verilir mi? Ya askere ver, memnun olsun, düşmanına kinlenerek savaşa hazırlansın, ya da emret hazi­ne ne götürsünler" dediler.

Sultan tereddüde düştü, düşünceye daldı. Adağımı yerine getirip yoksullara mı dağıttırayım, yoksa dediklerini mi yapayım, diye şaşırdı kaldı. Tam o sırada Ebul Hüseyn denen zeki bin meczup ordunun içinden geçiyordu. Sultan Mahmut onu uzaktan görünce "hah" dedi, "Şu meczubu yanıma getir­teyim, ona sorayım, ne derse onu yapayım. Çünkü o ne asker tanır, ne de sultan. Söylenecek sözü sakınmadan söyler."

Ebul HÜseyn'i yanına çağırdı, olayı ona olduğu gibi anlattı.

Meczup dedi ki:

-Sultanım şimdi iki şeyden birini yap­mak gerek. Eğer bir daha Allah'a işin düşmeyecekse merak etme; bunların dediğini yap, adağını düşünme. Yok, bir za­man gelecek, yine işin ona düşecekse utan, onlara uyma sa­kın, adağını yerine getir. Madem Allah sana yardım etti, işini düze çıkardı; demek ki kendisine düşeni yaptı. Sana düşen iş nerde peki? Niçin sözünü yerine getirmiyorsun?

Sonunda Sultan Mahmut ganimetin hepsini yoksullara dağıttırdı, sonu da adı gibi Mahmut oldu.

Kaynak: Mantıku't- Tayr, Kuş Dili, Feridüddin Attar
discoley.*
Eski Yetkili!
Eski Yetkili!
avatar
Renk Bağımlısı
Puan : 905
Uyarı : Uyarı Yok
Mesaj Sayısı : 797
Rep Puanı : 16
Kayıt tarihi : 18/05/10

hikayeler arşiv - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: hikayeler arşiv hikayeler arşiv - Sayfa 4 EmptyCuma Ocak 27, 2012 5:40 pm

Ağızdaki Taşın Hikmeti
Birgün Hazret-i Ebû Bekr (r.a), hazret-i Fahr-i âlem seyyid-i veled-i âdem Nebiyyi muhterem ve habîb-i mükerremin (s.a.v.) huzûr-ı şerîflerinde, se'âdetle otururlarken; Bir bedbaht kötü huylu kimse; bir edebsizlik edip, Ebû Bekre dil uzatıp, yakışıksız sözler söyledi. Hazret-i Server-i kâinât; o edebsiz, Ebû Bekre edebsizlik etdikce; birşey söylemez, ba'zan da tebessüm eder idi. Hazret-i Ebû Bekr; o bedbaht ve edebsizin edebsizliği haddi aşınca; zarûrî olarak gadaba gelip, birkaç söz söyleyince; hazret-i Fahr-i kâinât, se'âdetle ve devletle yerinden kalkıp, gitdi. Hazret-i Ebû Bekr 'radıyallahü teâlâ anh' Sultân-ı Enbiyânın ardına düşüp, yetişdi ve dedi ki:

- Yâ Resûlallah! Niçin, bir hayâsız, edebsizlik edip, gönül incitirken, susu, birşey söylemediniz. Şimdi, ben ona söyleyince, kalkıp, gitdiniz; sebebi nedir.

Hazret-i Fahr-i kevneyn ve Resûl-i sakaleyn 's.a.v.' buyurdu ki:

- Yâ Sıddîk! O hayâsız ve bedbaht sana dil uzatmağa başladığı zemân, Allahü teâlâ bir melek gönderdi ki, o kimseyi karşılayıp, kovacak idi. Sen, hemen gadaba geldin; söylemeğe başladın. O melek gidip, yerine iblîs geldi. İblîs-i la'înin olduğu yerde, ben durmam.

Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk (r.a) ondan sonra, vaktli vaktsiz söz söylememek için, mubârek ağzına bir taş koyar idi. Ne zemân söz söylemek lâzım gelse, evvelâ fikr ederdi. Bir söz söyliyeceği zemân, o sözü kendi kendine nice zemân düşünür, tefekkürden sonra, mubârek ağzından o taş parçasını çıkarıp, ne söz söyliyecek ise söyler idi. Sonra o taş parçasını mubârek ağzına alıp, tesbîh ve tehlîl ile meşgûl olurdu. Kimseye, hayrdan ve şerden dünyâ kelâmı söylemez, eğer kat'î lâzım ise ve çok efdal ise, söylerdi. Yoksa, gecede ve gündüzde tesbîh ve tehlîl ile meşgûl idi.

Menakıb-i Çihar Yar-i Güzin
discoley.*
Eski Yetkili!
Eski Yetkili!
avatar
Renk Bağımlısı
Puan : 905
Uyarı : Uyarı Yok
Mesaj Sayısı : 797
Rep Puanı : 16
Kayıt tarihi : 18/05/10

hikayeler arşiv - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: hikayeler arşiv hikayeler arşiv - Sayfa 4 EmptyCuma Ocak 27, 2012 5:40 pm

Ahde Vefa
Hz.Ömer arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç girerler, derlerki

-Ey halife bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin.

Bu söz üzerine Hz.Ömer suçlanan gence dönerek:

-Söyledikleri doğrumu diye sorar.

Suçlanan genç derki evet doğru bu söz üzerine Hz Ömer:

-Anlat bakalım nasıl oldu diye sorar.

Bunun üzerine genç anlatmaya başlar,derki :

-Ben bulunduğum kasaba hali vakti yerinde olan bir insanım ailemle beraber gezmeye çıktık kader bizi arkadaşların bulunduğu yere getirdi. Hayvanlarımın arasında bir güzel atım varki dönen bir defa daha bakıyor hayvana ne yaptıysam bu arkadaşların bahçesinden meyva koparmasına engel olamadım, arkadaşların babası içerden hışımla çıktı atıma bir taş atım oracıkta öldü, nefsime bu durum ağır geldi, ben de bir taş attım babası öldü, kaçmak istedim, fakat arkadaşlar beni yakaladı,durum bundan ibaret,dedi.

Bu söz üzerine Hz Ömer söyleyecek bir şey yok bu suçun cezası idam, madem suçunu da kabul ettin...

Bu sözden sonra delikanlı söz alarak:

-Efendim bir özrüm var, ben memleketinde zengin bir insanım babam rahmetli olmadan bana epey bir altın bıraktı, gelirken kardeşim küçük olduğu için saklamak zorunda kaldım şimdi siz bu cezayı ifnaz ederseniz yetimin hakkını zayi ettğiniz için Allah indin'de sorumlu olursunuz, bana üç gün izin veriseniz ben emaneti kardeşime teslim eder gelirim, bu üç gün için de yerime birini bulurum der.

Hz Ömer dayanamaz derki:

-Bu topluluğa yabancı birisin, senin yerine kim kalırki? der,

Sözün burasında genç adam ortama bir göz atar derki,

-Bu zat benim yerime kalır, o zat Amr ibni As' dan başkası değildir. Hz Ömer Amr 'a dönerek

-Ey Amr delikanlıyı duydun, der.

O yüce sahabi:

-Evet, ben kefili, der ve genç adam serbest bırakılır.

Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber yoktur, Medinenin ileri gelenleri Hz Ömere çıkarak gencin gelmeyeceğini, dolayısıyla Amr'ın idamın yerine, maktülün diyetinin verilmesini teklif ederler, fakat gençler razı olmaz ve babamızın kanı yerde kalsın istemiyoruz, derler.

Hz Ömer kendinden beklenen cevabı verir, derki,

-Bu kefil babam olsa farketmez, cezayı infaz ederim.

Amr tam bir teslimiyet içerisinde derki,

-Biz de sözümüzün arkasındayız.

Bu arada kalabalıkta bir dalgalanma olur ve insanların arasından genç görünür.

Hz Ömer gence dönerek derki,

-Evladım gelmeme gibi önemli bir fırsatın vardı neden geldin.

Genç vakurla başını kaldırır ve:

-Ahde vefasızlık etti demeyesiniz diye geldim, der.

Hz Ömer başını bu defa çevirir ve Amr'a derki,

-Ey amr sen bu delikanlıyı tanımıyorsun nasıl oldu da onun yerine kefil oldun?

Amr :

-Bu kadar insanın içerisinden beni seçti, insanlık öldü dedirtmemek için kabul ettim der.

Sıra gençlere gelir derlerki,

-Biz bu davadan vazgeçiyoruz, bu sözün üzerine Hz Ömer :

-Ne oldu biraz evvel babamızın kanı yerde kalmasın diyordunuz ne oldu da vazgeçiyorsunuz?

Gençlerin cevabı dehşetlidir :

- Merhametsiz insan kalmadı demeyesiniz diye.
discoley.*
Eski Yetkili!
Eski Yetkili!
avatar
Renk Bağımlısı
Puan : 905
Uyarı : Uyarı Yok
Mesaj Sayısı : 797
Rep Puanı : 16
Kayıt tarihi : 18/05/10

hikayeler arşiv - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: hikayeler arşiv hikayeler arşiv - Sayfa 4 EmptyCuma Ocak 27, 2012 5:40 pm

Ahitname
Basra'lı Şem'ûn kendi halinde bir mecusidir. Müslümanlarla içli dışlıdır ve bir sürü güzel haslet edinir. Kimseyle uğraşmaz, yalan söylemez, sözünde durur ve cömerttir. Sonra o gülyüzlü komşusunu (Hasan-ı Basri Hazretlerini) çok beğenir, uzaktan bile görse ayağa kalkar, hürmetle yol verir.
Hasan-ı Basri, Şem'ûn'un Müslüman olmasını çok ister. Hatta bazı geceler sabahlara kadar yalvarır onun ve onun gibiler için hidayet diler. Rahman ve Rahim olan Rabbimiz bu duaları kâbul eder ve mübareğin tebliğ için beklediği fırsatı önüne çıkarır. Nasıl mı? Anlatalım.
Şem'ûn amansız bir hastalığa yakalanır. Birkaç gün içinde mum gibi erir ki artık öleceğinin farkındadır. Hasan-ı Basri biraz süt, biraz hurma alır, komşusunun kapısını tıklatır. Şem'ûn onu görünce çok duygulanır. Ağlamakla gülmek arasında gidip gelen bir sesle 'Ey asil komşum' der 'niye zahmet ettin ki?'
-Ne zahmeti, vazifemiz değil mi?
-Biliyor musun ben gidiciyim.
-Hepimiz gidiciyiz.
-Korkarım ahirette de görüşemeyeceğiz. Zira inandıklarım doğruysa aynı yerde olmayacağız.
Mübarek acı acı gülümser.
-Peki' der, ya benim inandıklarım doğruysa?
-Yine aynı yerde olmayacağız, zira beni taptığımla yakacaklar.
-Bak Şem'ûn ateş yaratıcı değil mahlûktur. Alemlerin Rabbi (Celle Celalüh) dilemezse kimseye bir şey yapamaz.
-Müslümanlar buna benzer şeyleri çok söylerler ama ateşin yakmadığı nerede görülmüş?
-Ateşin yakmadığını görsen bana inanır mısın?
-İnanırım.
Biliyor musunuz veliler hallerini bir sır gibi saklar, tanınmaktan, bilinmekten sıkılırlar. Ancak böylesi hayati kavşaklarda keramet göstermek zorunda kalırlar. Nitekim Hasan-ı Basri Hazretleri de mangaldaki ateşi avuçlar, kızgın korla kollarını sıvazlar. Şem'ûn hayretler içindedir. Büyük veli, bunlar sıradan şeylermiş gibi gülümser, 'İstersen yanan fırına girelim' der, 'var mısın?'
-Yoo, hayır. Bu kadarı yeter.
-Görüyorsun işte. Senin, benim, dağların, göklerin, denizlerin yaratıcısı onu zararsız kıldı.
-Sanırım, Allah'ın büyüklüğünü kabullenmek zorundayım
.
-Al, istersen dokunabilirsin. Eğer ateş bir şeye kaadirse yaksın da görelim.
-Diyecek bir şey bulamıyorum.
-Ama benim diyecek çok şeyim var. Yapma Şem'ûn, kendine kıyma. Gel iman et ve kurtul. Altından nehirler akan köşkler, nefis şerbetler, bahçeler, huriler seni bekliyor. Bir kere kelimeyi şahadet söyle, ebedi saadete kavuş.
-Bu kadar kolay mı yani?
-Evet bu kadar kolay.
-Ama benim ömrüm günah içinde geçti.
-Benim ki de öyle ama Allah-ü teâlâ affedicidir.
-Ne desem bilmem ki, bunca yıldır mecusi olarak yaşadıktan sonra...
-Sakın 'millet ne der?' diye düşünme, sadece kalbinin sesini dinle.
-Kalbim seninle beraber, yalnız endişelerim var.
-Nasıl yani?
-Sahi, Rabbim beni kâbul eder mi?
-Eder.
-Bana kulum der mi?
-Der.
-Emin misin?
-Adım gibi.
-Peki kefil olur musun?
-Olurum.
-Ahitname de yazar mısın?
-Yazarım.
-Mührünü de basar mısın?
-Basarım.
-İyi öyleyse, sen şimdi bana yapmam gerekenleri söyle.
Şem'ûn oğullarını, yakınlarını çağırır. Kalabalığın huzurunda iman eder. Olacak bu ya hemen o gün ecel şerbetini içer. Onu söz konusu kâğıtla birlikte toprağa verirler.
Hasan-ı Basri Hazretleri hem şaşkın, hem sevinçlidir. Omuzlarından irice bir yük gitmiştir. Definden sonra evine gelir. Bir başına kalınca hadisenin muhasebesini yapar ve birden dehşete düşer. Büyük bir pişmanlıkla 'yaptığını beğendin mi' der, 'sen kim oluyorsun da ahidname veriyorsun. Kendini kurtaracağın şüpheli, kalkıp başkalarına kefil oluyorsun. Eyvah ki ne eyvah! Aman Allah'ım ben ne yaptım!'
O gece binlerce, onbinlerce kez tövbe eder, 'Yarabbi, ben acizin, zavallının biriyim' der, 'n'olur bu cüretimi affeyle!' Hasan-ı Basri o kadar ağlar ve o kadar yalvarır ki bitap düşer. Birara içi geçer, rüyasında Şem'ûn belirir, çok neşelidir. Öylesine nurludur ki dolunayı imrendirir. Başında cennet cevahirleriyle süslenmiş bir taç vardır. Hasan-ı Basri Hazretlerine döner 'Meğer Allah-ü teâlâ ne büyükmüş' der, 'merhametinin zerresi benim gibi nice asiye yetti.'
-Peki ya ahitname?
-Ona bakmadı bile, istersen geri verebilirim.
-Yalvarırım ver, n'olur ver.
-Al!
Hasan Basri Hazretleri heyecanla uyanır. Ne görse beğenirsiniz.
Kâğıt elindedir.
Kaynak: Huzura Doğru
discoley.*
Eski Yetkili!
Eski Yetkili!
avatar
Renk Bağımlısı
Puan : 905
Uyarı : Uyarı Yok
Mesaj Sayısı : 797
Rep Puanı : 16
Kayıt tarihi : 18/05/10

hikayeler arşiv - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: hikayeler arşiv hikayeler arşiv - Sayfa 4 EmptyCuma Ocak 27, 2012 5:41 pm


Ahsen-ül Kasas

Başlıkta okuduğumuz terkip, 'Kıssaların en güzeli' demektir. Bu tâbir, Kur'ân-ı Kerim'de, Hz. Yûsuf aleyhisselâmın kıssası için kullanılmıştır. Bu kıssayı, ya bir tefsirden, veya onunla alâkalı bir kitaptan okumanızı tavsiye ederiz.

Bildiğimiz sebeplerle Kenan diyarından Mısır'a getirilen Hz. Yûsuf, Yâkup aleyhisselâmın oğludur. Dedesi Hz. İshak, büyük dedesi de Hz. İbrâhim'dir. Hepsi de şirke karşı tevhîdi, küfre karşı îmânı tebliğ etmiş, Allâh'ın nûrunu kalplere nakşetmek için mücâdele etmişlerdir.

Böylesine muazzez, mukaddes ve müberrâ bir nesilden gelen Hz. Yûsuf, aristokrat bir hayat içinde yüzen Mısır saraylarında; hayâ, edep ve terbiye âbidesi olarak insanlara örnek olmuş, aslâ gayr-i meşrû tekliflere iltifat etmemişti. Hatta ahlâksızca yapılan îmâ ve baskılara karşı Cenâb-ı Hakka, bunlardan kurtarması için yalvarıp, 'Zindan, bunların beni dâvet ettiği şeyden iyidir Rabbim, dedi.' (S. Yûsuf, 33)

Sonra, Aziz ve arkadaşları, Hz. Yûsuf (a.s.)'un mâsûmiyetini isbat eden bütün o kat'î delilleri görmelerine rağmen, halkın dedi-kodusunu kesmek için onu zindana attılar. Hatta onunla beraber, biri hükümdârın sâkîsi, diğeri de ekmekçisi olmak üzere iki delikanlı daha hapse atıldı. Onlar, hükümdarı zehirlemeye teşebbüs etmek suçuyla itham olunuyorlardı.

Bunlardan biri,

- Ben rüyamda kendimi şarap için üzüm sıkıyor gördüm, dedi.
Öbürü ise;

- Ben de rüyamda kendimi başımda ekmek götürüyor, kuşlar da gagalayıp yiyor gördüm, dedi. Bize bunların tâbirini haber ver; çünkü biz seni, iyilik edenlerden görüyoruz, dediler.

Dahhak rahımehullah hazretlerine;

- Yûsuf aleyhisselâmın iyiliği ne idi? diye sorulduğunda, şöyle cevap verdi:

- O, dâima iyiliği tercih eder, bütün hâl ve hareketlerinde güzel ahlâkını gösterirdi: Zindandaki hastaları ziyaret eder, mahzunlara dost ve arkadaş olup onları tesellî eder, yeri dar olanlara genişlik sağlar, muhtaç olanlara yardım toplayıp verirdi.

Yûsuf aleyhisselâm delikanlılara dedi ki:

- Size rüyanızda rızık olarak yiyecek bir şey gelecek oldu mu, ben muhakkak onun ne olduğunu, daha size gelmezden evvel rüyanızı tâbir eder, haber veririm.

Dikkat edilirse, Yûsuf aleyhisselâm onları, kendisine sorulanlara cevap vermezden evvel, tevhîde dâvet ve doğru yola irşad etmek istiyor. Bu dâvet ve tâbirinde doğruluğuna delâlet etmek üzere de, gaybden haber verme mûcizesini anlatıyor. Zira bütün peygamberlerin, peygamber olduklarını isbat için mûcize göstermeleri gerekir.

Yûsuf aleyhisselâm konuşmasına devam ederek şöyle diyor:

- Bu, Rabbimin bana öğrettiği ilimlerdendir. Çünkü ben, Allâh'a inanmayan, âhireti de inkâr eden bir kavmin dînini terk ettim. Atalarım İbrâhim, İshak ve Yâkub'un dînine uydum. Allâh'a herhangi bir şeyi ortak koşmamız bizim için doğru olmaz. Bu tevhid, bize ve bütün insanlara Allâh'ın bir lûtfudur; fakat, insanların çoğu buna mukabil şükretmezler.

Ey Benim zindan arkadaşlarım, düşünün bir kere; darma dağınık birçok rabler mi iyi, yoksa her şeyi hükmü altında tutan ve kahredici olan bir tek Allah mı?
Sizin onu bırakıp taptıklarınız, kendinizin ve atalarınızın takmış oldukları kuru, mânâsız ve boş isimlerden başkası değildir. Allah, onların gerçekliği hakkında hiçbir delil indirmemiş, onlara hiçbir güç vermemiştir. Hüküm, yalnız Allâh'ındır. O, yalnız kendisine ibâdet etmenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.

Ey zindan arkadaşlarım, rüyalarınıza gelince; biriniz efendisine şarap içirecek, diğeri ise asılıp tepesinden kuşlar yiyecektir. İşte hakkında fetvâ istemekte olduğunuz mes'ele, böylece olup bitmiştir.

Bundan sonra Yûsuf aleyhisselâm, bu iki delikanlıdan, kurtulacağını bildiği kimseye yani sâkîye dedi ki:

- Beni efendinin yanında an, benden bahset.

Fakat şeytan, efendisine onu anlatmayı unutturdu. Bu yüzden Yûsuf aleyhisselâm, daha nice yıllar zindanda kaldı. (S. Yûsuf, 35-42)

Yani Hz. Yûsuf, Allah'tan başkasından yardım istediği için, beş yıllık mahpusluktan sonra, yedi yıl daha hapiste kaldı. Zira böyle bir istek ümmetten herhangi bir fert için gayet normal olmakla birlikte, bir peygamber için münasip değildi.

Onun zindanda kaldığı 12 sene âyet-i kerimedeki 'üzkürnî ınde rabbik' kavl-i keriminin harflerinin miktarına müsâvidir. Bu 12 adedinde daha başka acâib sırlar da vardır:

Burçlar, aylar on ikidir. 'Lâ ilâhe illallah' ve 'Muhammedün Resûlüllah'ın asılları da on ikişer harftir.

Kezâ Yâkup aleyhisselâmın oğulları da 12 idi. (Rûhu'l-Beyan)

Yûsuf aleyhisselâm, Mısır'ın iktisadî bakımdan en kritik bir devresinde yani yedi sene süren kıtlık yıllarında hazînenin başına geçmiş ve önceden aldığı tedbirlerle ülkeyi bir bâdireden kurtarmıştır.

Hz. Yûsuf, bu güzel hizmeti yapmayı, bizzat kendisi tercih etmiştir. İlk bakışta, peygamberlik makamında bulunan bir zâtın Mısır Hükümdârı'nın emrinde (bugünkü tâbirle) Mâliye Bakanlığı yapması garip karşılanabilir; fakat, insanlığa iktisadî yönden bir hizmet verirken, kazandığı sevgi-saygı ve hüsn-i zanla en müessir bir şekilde İslâm'ı tebliğ, telkin ve tâlim etmesi, kısacası o milleti maddî-mânevî tehlikelerden beraberce kurtarması, ibret ve ders alınacak bir husustur.

Onun içindir ki, Kur'ân-ı Hakîm'de Yûsuf aleyhisselâmın kıssasına, kıssaların en güzeli mânâsında, 'Ahsenü'l-Kasas' tâbir edilmiştir.

Salvador
Eski Yetkili!
Eski Yetkili!
Salvador
Web Tasarımcısı
Puan : 2515
Uyarı : Uyarı Yok
Mesaj Sayısı : 1967
Rep Puanı : 18
Kayıt tarihi : 07/01/11

hikayeler arşiv - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: hikayeler arşiv hikayeler arşiv - Sayfa 4 EmptyCuma Ocak 27, 2012 5:41 pm

Ayrı konu açabilirdiniz neden bu konudan devam ediyorsunuzki
http://mt2forum.com
discoley.*
Eski Yetkili!
Eski Yetkili!
avatar
Renk Bağımlısı
Puan : 905
Uyarı : Uyarı Yok
Mesaj Sayısı : 797
Rep Puanı : 16
Kayıt tarihi : 18/05/10

hikayeler arşiv - Sayfa 4 Vide
MesajKonu: Geri: hikayeler arşiv hikayeler arşiv - Sayfa 4 EmptyCuma Ocak 27, 2012 5:42 pm

Konu hikayeler için açılmıştır ama madem istiyorsunuz ben yeni konu açayım.
Edit : Özür dilerim komedi kategorisiymiş.

hikayeler arşiv

ChatBox!ChatBox!
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4
Mesaj yazmadan önce Forum Kuralları'nı okumayı unutmayın! Teşekkürler.


Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Eğlence ve Korku Dünyası :: Komik :: Komik hikayeler ve fıkralar,-


kişi bu konuyu beğendi...

~Volfurem Forum/Volfurem.com~